DİKKATİMİZ ALIŞKANLIKLARIMIZDAN ETKİLENİR
Sürekli olarak Anadolu’yu bir baştan bir başa karış karış dolaşıp binlerce öğrenci ile buluşuyorum.
Öğrencilerin soruları da sorunları da hep aynı gibi geliyor insana.
Belki de en çok yanıltıcı olan da bu aslında.
Aynıymış gibi gelen sorular çoğu zaman içinde çok farklı başka sorunları da taşıyor.
Soru aynı oluyor ama sorun bambaşka oluyor.
Öğrencinin öğrencilik kelime haznesi çok dar. Onlar hep yaşadıkları sorunları, stres, dikkatsizlik, heyecan, motivasyonsuzluk gibi birkaç kelime ile anlatabiliyorlar.
Onlar her soruyu bu çıkış noktasından hareketle soruyorlar. İşlem hatası da, okuma hatası da, optik kağıtta cevapları kaydırma da, doğru cevabı bulup yanlış işaretleme de hep aynı, “stresten dikkatim dağıldı, heyecanlanıp motivasyonum bozuldu!”
Hani öğrenciler hep söyler ya “bütün hayatımızı üç saatlik sınava sıkıştırıyorlar” diye. Aslında onlar da bütün hayatlarını bu bir cümleyle özetliyiveriyor: “STRESTEN DİKKATİM DAĞILDI HEYECANDAN MOTİVASYONUM BOZULDU!”
Son zamanlarda öğrencilerin “dikkat sorunu” diye sürekli olarak sorduğu “sınav anında gözetmenin ayak sesinden” olumsuz etkilenmeleri üzerine yoğunlaştım.
Okuduğum, araştırdığım, gözlemlediğim ve üzerinde düşündüğüm verileri yan yana koyup tekrar ve farklı bir açıdan incelemeye aldım.
Öğrencilerin çok büyük bir kısmı, sınav anında, gözetmenin ayak sesinden, sayfa çevrilirken çıkan sesten, burun çekmesi ya da öksüren birilerinden, sokaktan geçen araba sesinden, satıcı sesinden ya da çocukların oyun oynarken çıkardıkları sesten dolayı dikkatlerinin dağıldığını söylerler.
Aslında bu öğrenciler “sessiz sınav ortamında dikkatim dağılıyor” diye söze başladıktan sonra bu örnekleri veriyorlar.
Eğer bu soruna çözüm arayan kişi ya da danışılan uzman bu ifadeyi “sessiz sınav ortamında dahi dikkatim dağılıyor” şeklinde anlarsa, sorunun çözülmesi için önerilen ya da uygulananlar sorunu daha da ağır bir hale getiriyor.
Hele bu “dikkat sorunu var” içerikli bir tıbbi tanı ve tıbbi tedavi olursa öğrenci için daha zor ve sonunda hiçbir şeyin çözülemediği bir süreç başlar.
ORTAMSAL ALIŞKANLIKLAR DİKKATİMİZİ DAĞITABİLİR
Öğrenciler müzik dinleyerek ders çalışıyor ve soru çözüyor. Bunu o kadar sık yapıyorlar ki, beyin bir süre sonra buna uyum sağlıyor ve alışıyor.
Artık bir süre sonra her soru çözmeye başladığımızda beynimiz eşlik eden bir ses aramaya başlıyor. Sınavdan önce evde yapılan çalışmalarda yine müzik dinleyerek beynimizin bu talebini karşılayabiliyoruz.
Ancak sınava girdiğimizde soru çözmeye başladığımızda beynimiz o eşlik eden sesi aramaya başlıyor. Onu bir müzik olarak bulamayınca da anlamsız seslere ya da tekrar eden ritmik ses ya da gürültülere yöneliyor.
İşte tam bu esnada görevi icabı sınıfta dolaşan gözetmenin ayak seslerine ya da sokaktan gelen herhangi bir sese ya da sınıf içindeki eylemsel sesler dikkatimizi çekmeye başlıyor.
Dikkatimiz adeta oradan oraya savrularak her duyduğu sese yönelerek o alışkan olduğu sesi aramaya koyuluyor. “Bu muydu yoksa bu ses miydi?” diye zihnindeki sesi aramaya devam ediyor ve uzun süre dikkatini sınava veremiyor.
Sanki bilmediğimiz, göremediğimiz bir şeyler dikkatimizin oluşmasını engelliyor.
Aslında bütün bu olanlar, aylarca soru çözerken dinlediğimiz müzik sesini tamamlamaya çalışan beynimizin arayışından başka bir şey değildir.
“Hep belirli koşullarda bir şey yaparsak, o koşulların dışında dikkatimizi veremeyiz” diye bilimsel bir gerçek vardır. Bu duruma bilim “Nöroplastisite” adını verir, yani “esnek beyin” adı verilir. Beynin bu durumu bir hastalık olmayıp bütün insanlarda aynı şekilde çalışır.
Bu bilimsel gerçek bize şunu gösteriyor:
Öğrencilerin sınav esnasında izin verilmeyen şeyleri (müzik, yatarak ders çalışma, sakız, kahve, meyve vs.) çalışırken ve soru çözerken de yapmamaları gerekir.
Hoşça kalınız.
Süleyman BELEDİOĞLU
www.bonushoca.com
instagram/bonushoca