DİKKAT BOĞULMASI

Nobel ödüllü ekonomist Herbert Simon; günümüzde artan uyaran sağanağının, dikkat üzerindeki olumsuz etkisini şu sözlerle özetliyor: “Enformasyonun tükettiği şey, alıcılarının dikkatidir. Enformasyon zenginliği, dikkat fakirliğine yol açar.”

Dikkat (attention) kavramı; Latinceden gelen “attendere” kelimesinden türetilmiş olup, “bir şeye doğru uzanmak” anlamına gelmektedir.

Günümüzde gelişen teknoloji ile birlikte, her bilginin ve her şeyin elimizin altında olması, bizi neye uzanacağımız konusunda büyük bir belirsizliğe ve seçme zorluğuna sürüklemektedir.

Eğer neye uzanacağımıza güçlü bir şekilde emin değilsek, dikkatimizi asla toparlayamayız.

Dikkatimiz ve aklımız eş zamanlı olarak devreye girer. Dikkatimiz, aklımızın kontağıdır. Onu ele geçirmeden, asla aklımızı harekete geçiremeyiz.

Zeka; beynimize dış dünyadan akıp gelen milyonlarca uyaran arasından, işe yarar olanı seçebilme kapasitesidir.

Dikkatimizi verdiğimiz bir uyaran üzerinde oluşan düşünceyi yakalamak için, bir milisaniye gibi çok kısa bir zamanımız vardır.

Eğer beynimizde oluşan düşünceyi ortaya çıktıkları anda sahiplenmezsek, yok olup giderler.

Düşünür Louis Pasteur’ün “şans hazırlıklı aklı tercih eder” dediği bu olmalı.

Olasılıklara açık olmak, klişe projeler ve kararlardan uzak durmak, değişen koşulları göğüsleyecek esnekliği göstermek kazanmanın da kaybetmenin de anahtarıdır.

“Neyin doğru, neyin yanlış olduğunu bilmiyorum” diye yakınan çok insan görmüşünüzdür. Bu yakınma aslında; “dikkatimi neye yönelteceğimi bilmiyorum” demenin ta kendisidir.

“Akıl diğer her şeyin çekim gücüyle mücadele etmek, önemli olanı önemsiz olandan ayırt etmek zorundadır. Bu da bilişsel çaba ister” diyor, Harvard’lı Daniel Goleman.

Zeka, beynimize dış dünyadan akıp gelen milyonlarca uyaran arasından, işe yarar olanı seçebilme kapasitesidir.

Modern psikolojinin kurucularından William James, dikkati; “zihnin birkaç olası nesne veya düşünce arasından birden bire birine sahiplenmesi” olarak tanımlıyor.

Bu binlerce uyaran arasından tek bir hedefe odaklanmak beynimizin frontal lobuna ait bir yetidir. Bu bölge aynı zamanda dikkatimizi bir şeyden alıp, başka bir şey üzerine yöneltmemizi de sağlar. Böylece bizler bir şeye saplanıp kalmaktan kurtuluruz.

Hepimizin çok iyi bilmesi gereken diğer bir konu da, kollarımız gibi beynimizin de kaslarının olduğu benzetmesidir. Çünkü, uzun süre dikkatimizi bir şeye vermek zorunda kaldıımızda beynimizdeki dikkat kaslarının yorulacağı ve yavaş yavaş dikkat düzeyinin düşeceği bütün bilimsel verilerce doğrulanmaktadır.

Araştırmalara göre, bir metni hızla okurken, aklımız okuma süresinin yüzde 20 ile yüzde 40’ı aralığında dağılmaktadır. Bu durumdan kurtulmak ya da zarar görmemek için, okuma veya zihinsel faaliyet esnasında zaman zaman duraksamalar yaparak, zihin kaslarının dinlenmesini sağlamak gerekir.

Diğer yandan bir şeye dikkatimizi verme konusunda bizlere en çok yardımcı olan etken, beynimizdeki oksijen oranıdır. Bu nedenle zihinsel performans esnasında, zaman zaman nefes uygulaması yaparak, dikkati artırmak da mümkün olmaktadır.

Bir şeye sıkı sıkıya odaklanmış olan dikkat, bilişsel olarak tükenmemize yol açacak düzeyde zorlandığı zaman, gereğinden fazla çalışmış bir kas gibi yorulur. Buna bağlı olarak, zihinsel performans düşer, dikkat dağılır, gerginlik ve ona bağlı olarak stres oranında artışlar görülür, zihinsel yorgunluk belirtileri artarak devam eder.

İşte tam bu noktada, tıp kaynaklarından edindiğimiz bilgilere göre, zihinsel faaliyetlerimizi sürdürmek için ihtiyaç duyduğumuz enerjiyi bulmamızı sağlayan glikoz tükenmektedir.

Dikkat üzerine yapılan araştırmalar şunu kesin olarak ortaya koymuştur ki; ilgiyi ve dikkati düzenli olarak belirli aralıklarla kesmek gerekmektedir. Bunu yaptığımız zamanlarda, yani beynimizi serbest bıraktığımız zaman aralıklarında, dikkatimiz tekrar güçlenir ve bilişsel duruma karşı duruşumuz güç kazanır.

Şu bir gerçek ki, bilinçli olarak dikkatimizi vermek durumunda olduğunuz her an; yürüyüşe dahi çıkmış olsak, dikkat kaslarımız yorulur. Dur ve dinlen kuralı aslında her durum için geçerlidir.

Yine dikkatin beyin temelli seyri konusunda yapılan saha ve laboratuar çalışmaları, sürekli odak değiştirmenin de dikkati zayıflattığını ortaya koymuştur.

Bugün öğrencilerin bütün derslere her gün zaman ayırmak için yaptığı saat döngülü çalışma programları, yani her saat başı, çalıştığı dersi bırakıp, başka bir derse geçmeleri ciddi bir odaklanma sorununa yol açmaktadır.

Çok farklı uyaran ve bilişsel performanslar arasında gidip gelen dikkatimiz ciddi ölçüde yorulur. Yüksek düzeyde yüklü olan dikkat zihinsel kontrolü azaltır. Özellikle günümüzde dijital dikkat dağıtıcılara boğulmuş olarak süren yaşam sabit ve her geçen gün artan bir bilişsel yük yaratır. Bu aşırı yük, doğru olana odaklanmayı engeller ve özdenetimi kaybetmemize yol açar.

Bugün obeziteden, planlı çalışamamaya kadar uzanan bir çizgide, çeşitli sorunlar yaşayan çoğu insan uyaran fırtınalarının etkisi ile bunu yaşadığının farkına dahi varamaz.

Bu çıkmazı Goleman “dijital dünyada kendimizden geçerek düşüncesizce cipslere uzanıyoruz” diye tanımlıyor.

Amerikan psikolojisinin kurucusu William James; “dağılan dikkati irade gücüyle tekrar tekrar toparlama yeteneği kararlılık ve irade ile mümkündür” diyor.

İnsanların düşünce akışı üzerinde yapılan çalışmalar, insanların bir şey ile uğraşırken düşüncelerinin genellikle olumsuza doğru eğilim gösterdiğini ortaya koymuştur. Bu da doğal olarak dikkatin dağılmasına yol açmaktadır.

En güçlü dikkat dağıtıcı, zihnimizdeki kontrolsüz hareketliliklerdir. Özellikle molasız çalışmalarda ve kesintisiz zihinsel performanslarda bu durumun çok arttığı gözlemlenmiştir.

Sinirsel açıdan, akıl dağınıklığı ile algısal farkındalık birbirini engeller. İyi düzeyde odaklanmak ve bilişsel performansımızı artırmak için, tek ve kesin bir odağı seçmek ve diğerlerini ötelemeyi başarmak gerekir.

Akıl etrafımızdaki, birçok uyaranın çekim gücüne direnmek ve önemli olanı önemsiz olandan ayırt etmek zorundadır. Bu da bilinçli ve tutarlı bir bilişsel çaba ister.

Buna yönetsel dikkat de denir. Yönetsel dikkat ise öz yönetimin en temel unsurudur. Dikkatimizi bir şeye yöneltme ve diğerlerini görmezden gelme, anlık hazların ötelenip gelecekteki büyük kazanımlara yönelmemizi sağlar.

Stanford Üniversitesinden psikolog Walter Mischel’in ünlü lokum testindeki, ikinci bir lokumu (ödülü) almak için direnen çocukların, anlık hazzı ötelemeyi başarması ve onların 40 yıl takip edilmeleri şunu ortaya koymuştur ki, lokumu hemen kapanlar yaşamın gerilerinde kalırken, lokumu hemen kapmama mücadelesinden galip çıkanlar, hayata dair ileri düzeyde başarı göstermişlerdir.

Hazları ötelemek önemli bir dikkat yönetimi ister.

Sağlıcakla kalınız.

Süleyman BELEDİOĞLU

www.bonushoca.com

facebook.com/suleymanbeledioglu

instagram/bonushoca

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir